Roj TV krizi ve ötesi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kopenhag ziyareti sırasında Danimarkalı meslektaşıyla yapmayı planladığı basın toplantısnı PKK güdümlü yayın organı Roj TV’nin salonda olmasını gerekçe göstererek iptal etti.

Türkiye’de büyük ölçüde beğeni topladığı görülen bu tutum için bugüne kadar beklemeye gerek var mıydı sayın Başbakan? Ayrıca bu tutum bundan sonra sürüdürülemezse neler olacak? Olayı Avrupa basını da yakından duydu ve takibe almış durumda.

Neden örneğin, aynı tavır sayın Erdoğan’ın, 2002 seçimlerinin hemen sonrasında Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu’na düzenlediği ziyarette gösterilmedi? Söz konusu toplantıda, bırakın PKK’nın yayın organlarını, örgütün Avrupa sorumluları sayın Erdoğan’ın tan karşısında oturuyordu.

Başbakan Erdoğan’ın 6 Ekim 2004’te Strasbourg’da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne gerçekleştirdiği ziyaret sonrası Avrupa Konseyi binasında düzenlediği basın toplantısında PKK’nın Avrupa’daki tüm medyaları yine salondaydı. Roj TV bu toplantıyı baştan sona görüntüledi.

PKK’nın yayın organları, 17 Aralık 2004 tarihinde, Başbakan’ın Brüksel’de Conrad otelinde düzenlediği basın toplantısında Türk ve dünya medyasıyla yan yanaydı. Yanılmıyorsam, Roj TV orada sayın Erdoğan’a soru da yöneltti. Aynen Eylül 2004’te Avrupa Parlamentosu’nda olduğu gibi.

Aynı PKK organları Dışişleri bakanı Abdullah Gül’e Başbakan sıfatıyla Strasbourg’da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne Ocak 2003’te düzenlediği ziyaret sırasında yaptığı basın toplantısında soru da yöneltmişlerdi.

Bitmedi...

Türkiye Cumhuriyeti, merkezi Strasbourg’da bulunan Avrupa Konseyi’nin 1949’dan bu yana üyesi. Konsey’in yıllık bütçesine yaklaşık 5 milyon 500 bin Euro katkıda bulunuyor. Bir diğer deyişle Ankara Avrupa Konseyi’nin işeverenlerinden biri.

Her ne hikmetse bu işveren yıllardır terör örgütü olarak nitelediği PKK’nın yayın organlarının Avrupa Konseyi’nin medya olanaklarından ücretsiz biçimde yararlanmasını engelle(ye)miyor.

PKK medyaları Avrupa Konseyi TV stüdyolarını her türlü röportaj için istedikleri gibi kullanabiliyorlar. Bunu özellikle Refah Partisi ve Fazilet Partisi dönemlerinde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeliği yapmış, sayın Abdullah Gül çok iyi biliyor.

İşte size bir örnek daha: Üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi’nin geçen Mayıs ayında Polonya’nın başkenti Varşova’da liderler zirvesi yapıldı. Türkiye bu zirvede Başbakan Erdoğan tarafından temsil edildi. Konsey, her zirveye olduğu gibi bu etkinliğe de, tüm masrafları Konsey’e ait olmak üzere değişik ülkelerden gazeteciler davet etti. Davet edilenler arasında Roj TV ve Özgür Politika’nın Avrupa Konseyi muhabiri de vardı! PKK’nın yayın organları Türkiye Cumhuriyeti’nin de katkılarıyla bir Avrupa zirvesi izlemiş oldu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantıları için geçmişte ve günümüzde Strasbourg’a gelen TBMM üyesi parlamenterler, kimi zaman bilinçlice, bazen de bilinçsizce gerek PKK’nın yayın organlarının temsilcileri gerekse PKK’nın Avrupa örgütleri bünyesinde lobi faaliyeti yürüten temsilcileriyle oturup sohbet ediyor, görüşüyorlar. Bizler bu durumun doğrudan tanıklarıyız.

Gelecek hafta örneğin, AB ile Türkiye arasındaki Karma Parlamento Komisyonu’nun toplantısı yapılacak. Avrupa Parlamentosu ve TBMM üyeleri bir araya gelecekler. Her zaman olduğu gibi toplantıların büyük bölümü basına açık gerçekleşecek ve AB’de akredite olan PKK medyası bu toplantıları izleyebilecek. AK Parti ve CHP üyesi parlamenterler de bu duruma bugüne dek ses çıkarmadılar!

Bakalım Başbakan Erdoğan’ın Kopenhag tavrından sonra ne değişecek?

Özetlemek gerekirse, Başbakan’ın çıkışının devamı olup olmadığını bundan sonra Avrupa kulislerinde hep beraber göreceğiz.

Eğer bu samimi bir duruşsa bunun devamının her platformda gelmesi gerekmiyor mu?